24 Haziran 2017 Cumartesi

NEREDE O ESKİ BAYRAMLAR?































Merhaba Gönül Dostlarım,

Yarın Ramazan Bayramı. Her bayram yaklaşırken dile getirilen geçmişe özlemi, biraz da serzenişi anlatan “Nerede o eski bayramlar” sorusu, zaman içinde bayramların büründüğü farklı anlamları ortaya koyuyor. Eski Bayramları ben özlüyorum benim çocukluğumdaki bayramları, çocukken daha güzel oluyor sanki bayramlar.
Günler öncesinden başlayan bayram hazırlıkları, Akide şekerleri, Çikolatalar, Lokum, Kuruyemiş, misafirlere ikram için Likör( Naneli olanından) Türk kahvesi Mehmet Efendi, Çocuklara verilmek üzere mendiller, kolonyalar alınırdı.
Bayram sabahları erken kalkılır, öncelikle ev halkı birbirleriyle bayramlaşır. Bayram namazından sonra ailece kahvaltı yapılır. Bayramın isminde ve duygularında değişim olmasa da özellikle büyük kentlerde ”eski” ve ”yeni” bayramlar arasındaki belirgin farklar, her kişiye göre farklılık, çeşitlilik göstermekle birlikte, genel hatlarıyla aynı yaşanırdı.
Kaybedilen yakınlar bayramlarda unutulmaz, arife günü mezarları ziyaret edilerek dualar okunur, mezarların etrafı temizlenip çiçekleri sulanırdı.
Küskünlüklere son verilir, dargınlar barıştırılırdı. Mezarlık ziyaretlerinden sonra, ev ziyaretleri başlardı.
Azda olsa bazı ailelerde eski gelenek devam ediyor, fakat çoğu kişiler bayramlara tatil gözüyle bakar oldu. Bayram gelse de tatile çıkabilsek düşüncesi hakim.
Ne bayramların tadı kaldı ne de o masum çocukluğun.. Aslında zamanla bayram kültürümüzü kaybediyor ve yavaş yavaş geleneklerimiz yok oluyor, bizler bunun farkında olmadan.
Nerede o eski bayramlar bileniniz var mı?

Önce Kendinizi Sevin  sonra da Sevdiklerinizin ve sahip olduklarınızın değerini bilin ki, Mutluluğunuz daim olsun... En iyi dileklerimle. Esen kalın..  ~ İbrahim Birol ~

Nerede o eski bayramlar?

'Nerede o eski bayramlar?' Geldiğim yaş itibariyle, artık ben de böyle söylemeye, sormaya başladım. Devamında şunu düşündüm: Özlediğimiz, aradığımız, aslında çocukluğumuzdur. Üzerimizde hakkı olan o güzel ve güzide günler. İnsana önce durgunluk, sonra sevinç veren bayram sabahları. Bir müjde gibi gelen kandil geceleri. Büyüklerin neşeli ciddiyeti. Onlara dokunma imkânı bulduğumuz nadir zamanlar. En candan dualar: 'El öpenlerin çok olsun.'
bayramlaşma resim ile ilgili görsel sonucuKalemci Murat Usta, ucunda sorun olan dolmakalem için şunu demişti: 'Yazdıkça açılır.' Bu sözü, 'yaşadıkça açılmak' şeklinde anlamıştım.

Sahiden böyle mi oluyor? Sanki şu: Yaşımız, bedenimiz, aklımız büyüdükçe, içimiz küçülüyor. Temiz ve aziz olma hali zedeleniyor. Berraklık, burukluğa dönüşüyor. Harfler gidiyor, rakamlar geliyor. Vakit ilerledikçe, haset gibi, yalan gibi, yakıcı ve yıkıcı huylar ediniyoruz. Kötü alışkanlıklar.
Hayat bizi hem usandırır, hem uslandırır. Bir ipucu niyetine bakınız: Ağırbaşlı olmak. Çocukken ve gençken şaşkınlığımız, hayretimiz, merakımız, hevesimiz zirvededir. Sonra bunlar birer ikişer elimizden / gönlümüzden alınır. Yerine derin bir yorgunluk verirler. Hemen söyleyelim: Beden yorgunluğu geçer, ruh yorgunluğu kolaylıkla geçmez.

İnsanın eti yenmez, derisi giyilmez. Geriye gönül ve dil kalır. Sevgi ve sohbet. İkisini tek kelimeyle özetlersek; muhabbet.
Dikkat ediyor muyuz? Muhabbet ehli insanlar hızla bizi terk ediyor. Boşluğu siyasetçiler, reklamcılar, magazinciler, tacirler dolduruyor. Kötünün iyiye verdiği keder artıyor. Dualar bile değişiyor: 'Rabbim, merhametsizleri bize musallat etme!'
***
'Çocukluk insanın anayurdudur.' Baba ocağı.
Bu yazıya başlamadan evvel, çocukluğumun geçtiği yerleri gezdim. Üzerimizden yıllar geçmiş. Her şey değişmiş: İnsanlar, sokaklar, mekânlar. Evler gitmiş, binalar gelmiş. İkisi aynı şey midir? Hep beraber düşünelim.
Hatıralar uzaklaşmış. Tek tanıdık, yaşlı ağaçlar. Dişbudak, çam, çınar.
'Nerede eski bayramlar' diye iç çekerken, işte o günleri arıyoruz, soruyoruz.
Simitçiden çeyrek simit alındığı günler. Simidi bölen ele dikkatle bakmak. Islak parmak ucuyla, susamların özenle toplanması. Bir serçe gibi.
Şimdi, 'kaç tane istiyorsun' diye soruyorlar.

bayramlaşma resim ile ilgili görsel sonucuSadece yürüyüşümüzü değil, dünyayı dahi değiştiren yeni kıyafetler. Bir büyüğün yanına umutla yaklaşmak. Cebe giren, cüzdana uzanan elin güzelliği. Emeğin tertemiz elleri.
İnsan münasebetlerinin sahici oluşu. Şimdi 'ilişki' diyoruz. İşler ve ilişkiler.
Sokağın serinliği. Evlerin şefkati. Büyüklere ve devlete duyulan itimat. Artık şöyle diyorum: Çok şükür; Allah'a inancım ve kendime itimadım tam. Doğru, yanlış.
***
Bugün arife, yarın bayram.
Bayram, incelik ve güzellik günüdür. Kaybettiklerimizi kazanmanın en uygun zamanıdır. Örneğin, kırdığımız bir kalbi. Küstürdüğümüz bir arkadaşı.
Bayram ve kandillerde, ilahî bir ilham olarak, dil yumuşar, gönül çözülür.
Bayram, temizlik kolu başkanımızdır. Çiçekler ve çocuklar da öyledir.
Bayram, Hakk'a yakınlaşmanın, halka yaklaşmanın adıdır.

Alıntı : İbrahim Tenekeci 23 Eylül 2015

https://youtu.be/zmFT2j-OfRk

Günün Sözü : ”Hayır kapılarının sonuna kadar açık, kaza ve belaların bertaraf olduğu günde yaşadığınız tüm sorunları alıp götürmesi dileğiyle. Arife gününüz kutlu olsun.”  İbrahim Birol


İbrahim Birol,  http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
24 Haziran, 2017, Antalya

türkiye simgesi resim ile ilgili görsel sonucu


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder