29 Kasım 2017 Çarşamba

ESKİDEN GÜZELDİ HER ŞEY...






Ne güzel insanlar vardı eskiden. Çocukluğumuzu kaplamışlardı.
Bize masal anlatırlardı ...Cinlerden, perilerden.
Büyük anneler, büyük babalar vardı.
O zaman hepsi uzaktı ölümden. Hem sevdirir hem korkuturlardı.
Acı hikâyeleri bile tatlı başlardı. Demek bunun için gittiler hikâyelerden.
Ne güzel insanlar vardı eskiden.

Ne güzel şarkılar vardı eskiden.
İlgili resimGençliğimizi donatırlardı. Hep iyi şeyler hatırlatırlardı
Geçip gitmiş devirlerden. Sevgi ve ümit yaratırlardı.
O zaman her şey uzaktı ölümden.
Yanık şarkılar bile neşeli başlardı. İster istemez saadet taşardı
Gamsız günlerimizden.  Ne güzel zamanlar vardı eskiden.
Ne güzel şarkılar vardı eskiden.
Hayâl içinde yaşatırlardı. Güldürür ağlatırlardı
Duymadan biz, düşünmeden.
Her an bir asır kadardı. O zaman herkes uzaktı ölümden.
Candan sevdiklerimiz vardı.
Hepsi başka güzeldi, bizi tanımazlardı. Bütün yollarımız geçerdi gül bahçelerinden.
Ne güzel zamanlar vardı eskiden.

Özdemir Asaf   
Alıntı : Özlem Tunçaker , Persephone' in Çiçekleri
https://youtu.be/nzxJjPQLrR4     
                                           
Günün Sözü :

eskiden ile ilgili sözler ile ilgili görsel sonucu
 

 
29 Kasım 2017, Antalya-Türkiye

27 Kasım 2017 Pazartesi

BİR KIZI OLMALI İNSANIN,







Merhaba Gönül Dostlarım,

Evet duygusal yazılarımıza hep birlikte devam ediyoruz. ' Gerçek Dostlar'  adı altında yayınladığım Blog yazılarıma   göstermiş olduğunuz  beğeni ve görüntüleme  sayılarının yüksek  olması bana yeni bir şeyler yazmam   konusunda her zaman şevk ve heyecan vermeğe devam ediyor.
Yazıların evrenselliği ve farklı konularda yeni nesil ve gençlere bilgi aktarımında bulunmak, tarihi olaylar ve insanlık adına hizmet veren eski ve yeni dönem insanlar, mekanlar ve olaylar hakkında gündem yaratmak ve bunları siz değerli okuyucularımla paylaşmak  benim için  ayrıca  bir mutluluk kaynağı oluyor
Yazılarımda hiç bir zaman hiç kimseyi yönetmek ya da fethetmek istemiyorum. Amacım herkese yardım etmek.
Hepimiz başkalarına yardım etmeliyiz. İnsanlık böyle başlar. Biz birbirimizin iyiliği için yaşamak isteriz, kötülüğü için değil!
Bu dünyada herkes için bir yer vardır, yeryüzü zengindir ve bunu herkes paylaşabilir. Yaşam tarzımızı her zaman özgürlük, güzellik ve sevgi  üzerine kurmalıyız.

Ama biz son zamanlarda hernekadar  yolumuzu kaybetmiş olsak ta! Açgözlülük insan ruhunu zehirledi, dünyayı nefretle kuşattı, bazıları bizi üzüntü içinde bıraktı. İstediklerimizi elde etmek için makineleri kullandık.
 Bilgimizi olumsuz, zekâmızı sert ve kaba kullandık. Zekâdan çok şefkat ve kibarlığa ihtiyacımız var.

Bunlar olmadan yaşam şiddet dolu Evren yaşanmaz bir hal alır ve elimizdeki değerleri ve hatta her şeyimizi kaybedebiliriz. Bu yazımı okuyan tüm insanlara şunu söylemek isterim.

" Hiç bir zaman Umutsuzluğa  kapılmayın. Umutsuzluk şu anda bulut gibi üstümüzde dolaşmakta  ama, bunu da şefkat ve sevgimizle  atlatacağız.”

Önce Kendinizi Sevin  sonra da Sevdiklerinizin ve sahip olduklarınızın değerini bilin ki, Mutluluğunuz daim olsun... En iyi dileklerimle. Esen kalın...
Unutmayın ki, sizin beğenmediğiniz yaşantınız, bir başkasının hayali olabilir...

İbrahim Birol




BİR KIZI OLMALI İNSANIN,
Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi ve yakın çekim
 Kızı olmalı insanın,
Canını emanet ettiğin,
elin, ayağın, gözün kulağın, her şeyin.
***
Kızı olmalı insanın,
Hata yaptığında gözlerinin içine baktığın,
bakar bakmaz masumiyetiyle saniyeler içinde eridiğin,
vefasına taptığın.
***
Kızı olmalı insanın,
Evinde babasına annesine karşı nazlı niyazlı,
sokakta cadılığından ve hışmından korktuğun.
***
Kızı olmalı insanın,
Herkes terk ettiğinde seni,
varlığında da, yokluğunda da, evliyken de bekarken de,
babacığım (veya) anneciğim diye kucak açtığında
gözyaşlarıyla bağrına bastığın.
***
Kızı olmalı insanın,
Demlediği çayı süzülerek getirmesini seyrettiğin,
pişirdiği kahvenin tadına gizlediğin,
özenle bezediğin.
***
Kızı olmalı insanın,
Canıyla canlandığın, varlığıyla anlamlandığın
özlemiyle ve iç çekişlerinle dağ dağ efkarlandığın.
***
Kızı olmalı insanın,
"Dünya bir yana kızım bir yana" diyebildiğin,
üzerine titrediğin için onun eşini / dostunu dahi çok sevdiğin.

Alıntı :
Ahmet Emin Fidan
18/07/2010 Balıkesir
                                                                                                       

                                                                                                      Günün Sözü :
https://youtu.be/L-aNiYqR-Tk

                                                   bir kızı olmalı insanın RESİM ile ilgili görsel sonucu
İbrahim Birol,  http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr
27 Kasım 2017, Antalya



26 Kasım 2017 Pazar

HAYATLA BAŞA ÇIKMA...










Merhaba Gönül Dostlarım,

Herkese keyifli bir Pazar günü geçirmeleri dileklerimle,

Kışın kendini hissettirdiği şu günlerde İstanbul’un “öteki” yüzünde yüzlerce insan “ağır” yaşam mücadelesi veriyor. Yaşlısı genci sokağa terkedilen insanlar yardım eli bekliyor.
Sokaklarda şu an yaklaşık 3500-4000 civarında çocuk var. Yetişkinlerin sayısı tam olarak bilinmiyor ama onlarında sayısının gittikçe arttığı kesin. 

evsiz insanlar resim ile ilgili görsel sonucuDünyada pek çok ülkenin sorunu olan evsiz insanlar yavaş yavaş Türkiye’nin de sorunu haline geliyor. Sayıları hızla artan bu insanlar ailevi, ekonomik, yada ruhsal nedenlerden dolayı sokağa düşüyor. Pek çoğunun nüfus cüzdanı yok. Kimisinin hiç olmamış kimisi yıllar önce kaybetmiş. Yani artık bu ülkenin vatandaşı olduklarını kanıtlayan hiç bir resmi belgeleri yok. Son sayımlarda hemen hiç birisi defterlere işlenmedi. Artık devlette onları vatandaşlık listesinden düşmüş durumda. Peki kim bu insanlar? Neden sokaklarda yaşıyorlar? Kurtulmak için yaptıkları yada yapabilecekleri bir şey var mı? Kim onlara yardım elini uzatıp sahip çıkacak?
       Başta İstanbul olmak üzere pek çok yerde evsiz insanla karşılaşmak mümkün. Yaşamlarının küçük ama önemli detaylarını onlara sorduk ve sokakları onlardan dinledik.


Alıntı : ntv.com.tr

Önce Kendinizi Sevin  sonra da Sevdiklerinizin ve sahip olduklarınızın değerini bilin ki, Mutluluğunuz daim olsun... En iyi dileklerimle. Esen kalın... 
Unutmayın ki, sizin beğenmediğiniz yaşantınız, bir başkasının hayali olabilir...

İbrahim Birol

  


Otobandaki evsiz adam genç kadına ‘arabana bin ve kapıları kitle’ dedi ve dakikalar sonrasında

27 yaşındaki Kate McClure, cebindeki son parasını kendisine yardım etmek için harcayan evsiz adama 100.000 doların üzerinde bağış toplamayı başardı. Ve bunu sadece hikayesini anlatarak yaptı...

İyilik yapanlar gerçekten de iyilik buluyor. Bu nedenle yardıma ihtiyacı olan kişilere elimizi uzatmamız gerekiyor. Bir şekilde yaptığınız iyilik size misliyle geri dönüyor.
Günümüzde insanlar meşgul olduklarından veya umursamadıklarından yardıma ihtiyacı olanları görmezden geliyorlar. Az sonra okuyacağınız haberdeki kişi ise karşısındakini görmezden gelmemiş ve yaptığı iyilik ona misliyle geri dönmüş.
Kate McClure, New Jersey'den Philadelphia'ya aracıyla seyahat ederken bir anda aracı bozuldu ve yolda kaldı.
Son anda aracını kenara çekmeyi başaran genç kadın paniklemeye başladı. Yakınlardaki bir benzin istasyonuna gidip yardım istemeye karar verdi. Tam o sırada evsiz bir adam aracın içine girmesini ve kapıları kilitlemesini söyledi. Genç kadın da evsiz adamı dinledi ve beklemeye koyuldu


Dakikalar sonra evsiz adam elinde benzin bidonuyla geldi. Son 20 dolarını Kate için harcamıştı.
Evsiz adamın adının daha sonra Johnny Bobbitt Junior olduğu anlaşıldı. 34 yaşındaki eski ambulans şoförü bir yıldır sokakta yaşıyordu. Bir yıl önce Philadelphia'da aldığı iş teklifi için buraya gelmişti ancak son anda onu işe almaktan vazgeçmişlerdi. İşe alınmayacağını öğrendiği gün geceyi sokakta geçirdi. Derken günler, haftalar, aylar ve hatta bir yıl geçti ve adam sokakta yaşamaya devam etti.
Genç kadının zor durumda olduğunu anlayan Johnny hiç tereddüt etmeden cebindeki son para olan 20 doları onun için harcadı. Her şey böyle başladı.

Kate, kendisine iyilik yapan adama bir şekilde teşekkür etmek istedi. Her gün erkek arkadaşıyla beraber Johnny' nin bulunduğu yerden geçerek ona para, yiyecek ve giyecek bıraktılar.
Haftalar boyunca çift, Johhny hakkında daha fazla bilgiye sahip oldu. Sokaklara nasıl düştüğünü de anlamaya başladılar. Hatta uzun süredir girmediği Facebook hesabındaki fotoğraflara bile baktılar.
Kate, “Fotoğraflarını görünce, ‘Ben de aynı duruma düşebilirdim' dedim” şeklinde bir ifadede bulundu.
Çift, Johhny' nin tekrardan eski hayatına dönmesi için elinden geleni yapmaya kararlıydı. Bunun için para ve yiyecekten daha fazlasını yapmalarını gerektiğini biliyorlardı.
10 Kasım tarihinde Go Fund Me isimli sosyal bağış sitesi üzerinden bir kampanya başlattılar. Hedeflenen miktar 10 bin dolardı.
Birkaç günde içinde 1.700 dolar para bağışı geldi. Müjdeli haberi vermek ve bunu kutlamak adına çift, Johnny' nin yanına gitti.

Evsiz adam suratında kocaman bir gülümsemeyle, “Bu miktar tekrardan ayaklarımın üstüne basmam için bana çok bile fazla” dedi.
Johnny' nin hikâyesi internette giderek yayıldı. Şu anda ise toplamda 250 bin dolar toplandı. İnsanların ne kadar vicdanlı olduğu bir kez daha kanıtlandı.
Hem çift hem de evsiz adam bağış miktarını görünce gözlerine inanamadı ve inanılmaz mutlu oldular.

Her gün kötü haberler okumaya alıştık. Böylesine haberler yüreğimizi ısıtıyor ve insanlığın ölmediğini gösteriyor.
Johnny' nin hikâyesini göz önünde bulundurarak hepimizin böyle bir duruma düşme ihtimali olduğunu unutmayın. ‘Ne oldum dememeli, ne olacağım demeli' atasözü onun hayat hikâyesini çok iyi özetliyor. PAYLAŞMAYI UNUTMAYINIZ.

Alıntı : ataturkiyehaber.com

https://youtu.be/LE-wWnjtICE                                                   https://youtu.be/Tr0myd9cpbQ




Günün Sözü :

evsiz insanlar için sözler ile ilgili görsel sonucu


İbrahim Birol,  http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
26 Kasım 2017, Antalya

25 Kasım 2017 Cumartesi

25 KASIM KADINA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI...







Farkındalık


Merhaba Gönül Dostlarım,

"Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü" ilan edilen 25 Kasım 1960'da Mirabal Kardeşler, kadınların devlet ve erkek şiddetine karşı mücadelelerinde sembol isimler olarak ölümsüzleşti.
Dominik Cumhuriyeti' ndeki diktatörlüğün yıkılmasında büyük rol oynayan, bedelini hayatlarıyla ödeyen 3 kız kardeş 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nün sembolü.
Peki devlet ve erkek şiddetinin mağduru 'Mirabel Kardeşler' olarak anılan 3 kız kardeş neden öldürüldü?
Her yıl 25 Kasım olarak kabul edilen Uluslararası Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü’ nde Birleşmiş Milletler’ e bağlı UNESCO dünya genelinde konuya ilişkin farkındalığın artması için ‘Turuncu giyinin’ dedi. 25 Kasım’da herkesi şiddet karşıtı renk olan turuncular içinde fotoğraflar çekerek sosyal medyadan paylaşmaya davet eden UNESCO sosyal medyada #OrangeTheWorld (Dünyayı Turuncuya Boya) etiketi ile farkındalık kampanyası başlattı.
Alıntı : ntv.com.tr

Önce Kendinizi Sevin  sonra da Sevdiklerinizin ve sahip olduklarınızın değerini bilin ki, Mutluluğunuz daim olsun... En iyi dileklerimle. Esen kalın... 
Unutmayın ki, sizin beğenmediğiniz yaşantınız, bir başkasının hayali olabilir...

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü.

25 Kasım tarihi Birleşmiş Milletler tarafından kadına yönelik şiddet ile mücadele günü olarak ilan edilmiştir. Peki neden 25 Kasım? Bu günü anlamlı kılan olay ne?

25 Kasım, Dominik Cumhuriyeti' nde Clandestina Hareketi' nin kurucularından, Mirabel Kardeşler olarak tanınan Patria Mercedes, Minerva Argentina ve Maria Terasa isimli üç kız kardeşin Rafael Trujillo hükümetinin ülkedeki adaletsiz yönetimine karşı başlattıkları özgürlük mücadelesinin sembolleştiği gündür...
Mirabel Kardeşler, Trujillo diktatörlüğüne karşı 1960 yılının Haziran ayında Clandestine hareketini kurdular. Mirabel kardeşlerden birinin kod adının “kelebek” olması sebebiyle 3 kız kardeş “kelebekler” adıyla anılmaya başlandı.
Kelebeklerin önderliğinde başlatılan siyasal özgürlük mücadelesi tüm ülke çapında hızla yaygınlaşan bir başkaldırı hareketi oldu. Hükümet için tehdit olarak görülen Mirabel Kardeşler mücadeleleri boyunca Her türlü şiddet ve baskıya maruz kaldılar. Minevera  Argantina’ nın "belki bize en yakın olan şey ölüm ancak bu beni korkutmuyor haklı olan her şey için savaşmaya devam edeceğiz" sözü mücadelelerindeki kararlılığı ve korkusuzluğu gözler önüne sererek tarihe geçmiştir. Clandestine hareketinin ülke çapındaki direnişi tüm şiddeti ile sürerken 25 Kasım 1960 tarihinde Mirabel Kardeşler, diktatörlük askerleri tarafından tecavüz edilerek katledildiler. Bu katliam kamuoyuna “araba kazası” olarak lanse edilmeye çalışılsa da halkın tepkisi bir çığ gibi büyüdü. Bu acı olay ülke çapındaki direnişi yavaşlatmak şöyle dursun şiddetini kat be kat artırarak devam etti... Üç kelebeğin sonsuzluğa kanat çırpışlarından bir sene sonra Rafeal Trujillo Diktatörlüğü’ ndeki hükümet de sona erdi...
"Çocuklarımızın bu yoz ve zalim sistemde yetişmelerine izin veremeyiz, bu sisteme karşı savaşmak zorundayız. Ben kendi adıma her şeyi vermeye hazırım gerekirse hayatımıda...”(Patricia Mercedes)
Onlar göremeseler de çocukları ve ülkeleri adına başlattıkları mücadele başarıyla sonuçlanmış ve bu uğurda hayatlarını kaybetmek pahasına da olsa davalarından vazgeçmemişlerdir.
Mirabel Kardeşler, dünyada haksızlığa ve şiddete uğrayan ne ilk ne de son kadınlardı... Tarihte özgürlük, eşitlik, kardeşlik mücadelesi verirken acımasızca katledilen birçok kadın kardeşimiz var...

8 Mart 1857 tarihinde ABD'nin New York kentinde göz göre göre ölüme terk edilen dokuma işçisi kadınlar, dünya barışı ve halkların kardeşliği adına beyaz gelinliği ile Milano’ dan yola çıkan barış gelini Pippa Bacca ve kapitalist düzeni sorgulayan, özgürlük ve adalet uğruna canlarından olan daha nice kadınlar... Kimisi mevcut sisteme karşı mücadele verdiği için iktidarlar tarafından katledilirken, kimisi aile içinde karar alınıp töre denilen namus cinayetlerine kurban gittiler... Birçok kadınsa eşleri veya sevgilileri tarafından yaşamdan koparıldılar... Kadınlara çeşitli bahanelerle uygulanan bu şiddetin müsebbiplerinden bir tanesi kuşkusuz içerisinde yaşamak zorunda bırakıldığımız ataerkil toplum yapısını besleyen kapitalist sistemdir. İşgücü piyasasında yok sayılan kadın emeği kolay vazgeçilebilen bir emek olması sebebiyle kadınlar, erkeklere oranla daha fazla işsizlik sorunu ile karşı karşıya kaldılar...

kadına şiddete hayır günü ile ilgili sözler ile ilgili görsel sonucuEkonomik bağımsızlık kadına kendi hayatının kontrolünü ele almanın ve seçimlerini özgürce yapabilmenin yolunu açarken; iş yaşamının dışında tutulan kadın, erkeğin hegemonyası altına girip ve onun kararları, onun seçimleri ile hareket etme zorunda bırakıldı. “Kadının sırtından sopayı karnından sıpayı eksik etme” zihniyeti bu egemenlikte yaşanan fiziksel, duygusal ve cinsel şiddetin boyutlarının ne derecede korkutucu olduğunu göstermektedir aslında.
Ataerkil bir toplum yapısı yaratan kapitalist düzen kadının iş yaşamındaki emeğini sömürürken kadın bedenini metalaştırarak bir reklam aracı olarak kullanmaya devam etti. İktidarların imzaladıkları uluslararası sözleşmeler, revize edilen yasalar, bilboardlardaki kadın şiddetine yönelik sahte fotoğraflar; bunların hiçbiri kadınları şiddetten ve sömürüden uzak tutmaya yeterli güce sahip olamadılar. Bunun çözümü daha radikal kararlar almaktan geçiyor... Toplumun kokuşmuş, çürümüş mekanizmalarını tamamıyla ortadan kaldırıp, örgütlü kadın mücadelesi, çeşitli tahakküm biçimlerine, cinsiyet ayrımcılığına sömürünün her çeşidine karşı kolektif bir dayanışma örneği göstererek seslerinin daha gür çıkmasını sağlayacak stratejiler geliştirmelidirler.
Bunca acıyla dolu ülkemiz için yapılacak her şeyi yapmak bir mutluluk kaynağı; kollarını kavuşturup oturmak ise çok üzücü" (Minerva Argentina Mirabel ).
Onlar sadece 3 kız kardeştiler susmadılar... Yılmadılar... Ülkelerindeki adaletsizliğe, eşitsizliğe karşı onurlu bir mücadele başlattılar... Tarihi değiştiren birçok kadın gibi onlar da ölümü göze alarak bir kelebek gibi uçarcasına özgürlüğe kanat çırptılar ve nihayet kelebekler yalnızca Latin Amerika halkının değil tüm kadınların sembolü oldu...

Alıntı: Persephone' nin Çiçekleri, Ayşe

https://youtu.be/GSYvEsSF0b0                                              https://youtu.be/iycWr4Z3dJ0 

                                                         

Günün Sözü :

kadına şiddete hayır günü ile ilgili sözler ile ilgili görsel sonucu

İbrahim Birol,  http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
25 Kasım 2017,  Antalya


24 Kasım 2017 Cuma

ÖĞRETMENLİK REHBERİ






















Merhaba Gönül Dostlarım,

Öğretmenler için en değerli günlerin başında yer alan bir 24 Kasım'ı daha kutlamanın mutluluğunu yaşıyoruz.
Bu yazımı daha önce 21 Eylül 2017 tarihinde ' Öğretmen Olabilmek' başlığı altında sizlerle paylaşmıştım. O tarihte Türkiye' de yeni bir Eğitim ve Öğretim yılının başlaması nedeniyle mesleğe  yeni başlayan Öğretmenlerimize meslekleriyle ilgili bazı tavsiyelerde bulunmak, izleyecekleri yolda kendilerinin yararlanması gereken kitaplardan bahsetmiştik. Bu sefer aynı yazıları bu anlamlı günde ' Öğretmenlik Rehberi' başlığı altında tekrarlamak istiyorum

En değerli varlıklarımız ve gelecekte ülkemizin büyükleri olarak  bırakabileceğimiz çok sevdiğimiz  Vatanımızı, Kültür miraslarımızı, Tarihimizi bizi biz yapan İnsani ve Manevi  Değerlerimizi, Atatürk İlke ve İnkılaplarına bağlı olarak  bizden sonra yerimizi alacak olan  genç nesillerimize hep birlikte öğretmek ve onları  çok iyi yetiştirmek mecburiyetimiz vardır. Bu konuda en önemli görev başta öğretmenlerimize sonrada Ailelere düşmektedir.

Buna bağlı olarak çocuklarımıza eğitim verecek olan çok değerli öğretmenlerimize gereken sevgi ve saygımızı kültürlü bir toplum olarak her zaman göstermemiz gerektiğini Aileler olarak çocuklarımıza ayrıca öğretmeliyiz. 
"Öğretmenlik kutsal bir görevdir." sözünü hiç bir zaman unutmamalıyız.
Öğretmenlik mesleği nedir?
Öğretmen; Eğitim fakültesi mezunu olan, milli eğitim bakanlığına bağlı okullarda veya dershanelerde öğretmenlik mesleğini icra eden kişilere verilen ünvandır.
Öğretmenlik mesleği; Öğrencilerin yetiştirildiği, onların yeteneklerinin keşfedildiği, onlara eğitim veren öğretmen olarak adlandırılan kişilerin dahil olduğu meslek grubunun adıdır.

Öğretmen olmak bu işte gerçekten… Tahtada müfredat anlatmak değil… Bulunduğun yere bulunduğun ülkeye, okula bir şeyler katmak
Ülkemizin en cefakar mesleklerinden biri olan öğretmenlik ile ilgili ne söylense azdır. Hele ilkokul öğretmeninin yeri apayrıdır.

Öğretmenlik, ülkemizde yakın geçmişe kadar daha fazla saygı duyulan bir meslek olarak düşünülmekteydi. Ancak, son yıllarda eğitim sistemimizde yaşanan aksaklıkların faturası toplum tarafından adeta öğretmenlere çıkarılmıştır. Öğretmenlik mesleğinin saygınlığına karşılık gelen toplumsal görüş hissedilir derecede değişiklik göstermeye başlamıştır. Bu değerlendirmelerden hareketle, öğretmenlerin kendi meslekleri hakkında ne düşündükleri, mesleki bağlılıklarının ve iş doyumlarının bu durumdan nasıl etkilendiği, bu araştırma ile anlaşılmaya çalışılmıştır.

Konumuzla ilgili aşağıdaki yazıda iki duayen Doğan Cüceloğlu ve Prof. Dr. İrfan Erdoğan' ın birlikte hazırlayıp piyasada kitapçılarda satışa sunulan " Öğretmen Olmak: Bir Can' a Dokunmak" adlı bu kitabı, halen öğretmenlik yapan veya mesleğe yeni başlayacak olan öğretmenlerimize ve hatta Ailelerimize ısrarla tavsiye edeceğim  kitabı, sizlere tanıtmak istiyorum, ayrıca değerli öğretmenlerimden aşağıdaki VTR yi linkten izlemelerini önemle rica ederim.
Önce Kendinizi Sevin  sonra da Sevdiklerinizin ve sahip olduklarınızın değerini bilin ki, Mutluluğunuz daim olsun... En iyi dileklerimle. Esen kalın... 
Unutmayın ki, sizin beğenmediğiniz yaşantınız, bir başkasının hayali olabilir...

İbrahim  Birol, Gerçek Dostlar Blog Yönetmeni
****

Öğretmen Olmak: Bir Can'a Dokunmak

Öğretmen Olmak & Bir Can'a DokunmakDoğan Cüceloğlu ve Prof. Dr. İrfan Erdoğan , bu kitapta genç fidanları taptaze umutlara dönüştüren öğretmenlerimizi konuşuyorlar. Eğitim ve öğretmenlik hakkında bugüne kadar biriktirdikleri kuramsal, tarihsel ve güncel fikirlerini paylaşmak üzere bir araya gelen Doğan Cüceloğlu ve İrfan Erdoğan, uzun soluklu bir yol arkadaşlığı kurdular. Yaklaşık bir yıla yayılan bir zaman dilimi içinde, sadece İstanbul'da değil, Türkiye'nin çeşitli kentlerinde "öğretmen"i konuştular, tartıştılar ve bütün bu kayıtları, elinizdeki kitabın malzemesini teşkil edecek şekilde düzenlediler. Nihayetinde ortaya çıkan bu eser, eğitim konusunda Türkiye'nin en birikimli düşünürlerinden Doğan Cüceloğlu ve İrfan Erdoğan'ın yalnızca kendi aralarındaki değil, tüm öğretmenlerimizle kurdukları diyalogun bir ürünü olarak görülmelidir. Ve şimdi bu diyalog, kitabın okurlarıyla devam edecek. Öğretmen Olmak, sadece okulda değil, yaşamın her alanında, herkese esin kaynağı olmak isteyenlere..

Öğretmen Olmak: Bir Can'a Dokunmak  ile ilgili yorum

Fotoğrafım

 Sayın Ayşe Balaban  kendi Bloğunda kitap ile ilgili yazmış olduğu 
makalesinden kısa bir bölümü alıntı yapmak istiyorum.
" Bugün önceki yazdıklarımdan farklı bir kitap hakkında bir değerlendirme yapmak istiyorum sevgili kitap meraklıları. Eğitim Fakültesi bünyesinde pdr okuduğum için bu kitabı kütüphaneme, zihnime ve ruhuma eklemek istedim. Ama en başından şunu söylemeliyim ki kitabı yalnızca öğretmen adayları ve öğretmenlere değil eğitime ve öğretmene değer veren herkese öneriyorum. Kitap İrfan Erdoğan ve Doğan Cüceloğlunun eğitim, insan, öğrenci ve daha çok öğretmen hakkındaki diyaloglarından oluşuyor... "
  "Anladığım şu ki, gerçeği fark etmek mümkün iken, hakikate ulaşmak bitmek bilmeyen bir yolculuktur. Ve bir kimse, öğretmen olma yolunda fark ettiği gerçeklerle yetinmez, hakikati de arar. Gerçeği keşfetmekle yetinmek rehavet getirir, hakikati aramak ise aşkın bir halidir. Hakikati arayan bir öğretmen, tanımlanamayan bir ustalığa erişmektedir." İ.Erdoğan
"İnsanın hayatı, kendini aştığı an anlam kazanır. O nedenle kendinden başka, hiç kimseyi düşünmeyen bir öğretmenin hayatı sığ ve anlamsız kalacaktır. Öğretmen ve ya değil böyle bir insan yalnızdır ve çoğu kez yalnızlığının farkında değildir. Yalnızlığının farkına varmak acı vereceğinden bundan daima kaçınır." D.Cüceloğlu
"Bütünlüğü ve ruhu varsa, sadece bir ders bile bir ömür boyu yetecek etki bırakır. Her bir dersi hatırası olacak şekilde var etmek önemlidir. Çünkü bir yazarın veciz ifadesiyle söylemem gerekirse, hatırası olan ders akılda kalır." D.Cüceloğlu
Alıntı : kitapyurdu.com 
               kitapelestirilerim.blogspot.com, Ayşe Balaban

** Farkındalık Projesi Kapsamında Tanıtım yazısıdır :


Öğretmen Akademisi Vakfı
                      
Eğitimcilere destek sağlamak amacıyla ülkemizde bu alana odaklanmış ilk ve tek sivil toplum kuruluşu olan Öğretmen Akademisi Vakfı - ÖRAV Ağustos, 2008'de kuruldu. Ülkemizde düşünen, sorgulayan ve araştıran bir eğitim modelinin uygulanmasına katkıda bulunmak amacıyla, projeler yürüten ÖRAV 7 yılda Türkiye’nin yaklaşık tüm illerinde 125,000’den fazla eğitimcinin kişisel ve mesleki gelişimlerini sürdürebilmeleri için destek verdi. Bu kapsamda projelerine devam eden ÖRAV eğitimlerini çeşitlendirerek daha çok eğitimciye ulaşmayı hedefliyor. Düzenlenen eğitimler tamamen ücretsiz olarak ulaştırılmaktadır. Vakfımızın her hangi bir vergi muafiyeti bulunmamaktadır. iletişim adresi : orav.org.tr

https://youtu.be/Q6wLlcuJQnU         



Günün Sözü :
 " Gelecek gençlerin, gençler ise öğretmenlerin eseridir. Öğretmen, geçmişin öğreticisi, geleceğin kurucusudur."

İbrahim Birol,  http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
24 Kasım, 2017

23 Kasım 2017 Perşembe



ÖĞRETMENİN DEĞERİ

pinterest öğretmen günü resimleri ile ilgili görsel sonucu


Merhaba Değerli Dostlarım,

24 Kasım Öğretmenler Günümüz Kutlu Olsun,
Öğretmenler günü ülkemizde 1981 yılından beri 24 Kasım'da kutlanıyor. Öğretmenler gününün Türkiye'de 24 Kasım'da kutlanmasının nedeni Bakanlar Kurulu'nın Mustafa Kemal Atatürk’e "Millet Mektepleri Başöğretmenliği" unvanını 11 Kasım 1928'de yaptığı toplantıda vermesi ve bu unvanın, 24 Kasım'da Millet Mektepleri Talimatnamesi'nin yayımlanması ile resmileşmesidir.
Bu önemli ve anlamlı günde tüm öğretmenlerimizi sevgi, saygı ve şükranla anıyor, hayatta olanlara sağlık ve  mutluluklar diliyor ve ellerinden hürmetle öpüyoruz. Ebedi aleme göç edenlere Allah' tan Rahmet  diliyor tümünü özlemle yad ediyoruz. Ruhları şad olsun...

Ailelerden ve Öğretmenlerden  ricam bu yazımın sonundaki yorumları dikkatle okumaları, çocuklarının eğitimleri ile yakından ilgilenmeleri,  çocukların yeteneklerini önceden keşfetmelidir. Asla ve asla onların başarısızlıkları sonucu onlara şiddet uygulamamalarıdır.
Bu konuda  VTR mizi mutlaka izlemelerini rica ederim.

İbrahim Birol

ÇOCUĞUM GERÇEKTEN YETENEKLİ Mİ?
ÇOCUKLARDA  YETENEK RESİM ile ilgili görsel sonucuAileler çocuklarının yetenekli olup olmadığı konusunda çok net yargılara sahip olmayabilirler. Bu konuda söylenecek çok önemli bir şey vardır, o da ;her çocuğun en az bir alanda yetenekli olduğudur. Bütün mesele hangi konuya ilgisi ve eğilimi olduğunu doğru olarak saptayabilmektir. Eğer yeterli şartlar oluşturulmaz ve çocuğun hangi alanda yetenekli olduğu bilinmezse, bu yetenekle beraber , varsa çocuğun konuya olan ilgisi de kaybolup gidecektir. Dolayısıyla ebeveynlere düşen görev çocuğun yetenek ve becerilerini işler hale getirmek yani gün ışığına çıkartmaktır.


Öğretmenlerin Değeri ve Önemi
pinterest öğretmen resimleri ile ilgili görsel sonucu" Öğretmenlik, toplumlarda her zaman için yeri ve değeri izah edilemeyecek kadar çok önemli ve yüce bir meslektir. Ancak, eğitimin öneminin arttığı ve eğitim olanaklarının hızla geliştiği günümüzde, öğretmenin değeri bir kat daha artmıştır. Öğretmen, çocukların zekasını açan, ufkunu geliştiren ve onların ruhuna ışık tutan bir kişi olduğu kadar, içinde yaşadığı toplumu da aydınlatma ve geliştirme görevi yapmaktadır... Öğretmenlik, belli alanlardaki bilgi ve tecrübeyi, genç nesillere aktarma sanatıdır. Eğitim meselesi, toplumlarda çok önemli ve öncelikli bir konudur. Eğitim uzmanları, eğitimle ilgili görüşlerini ve gerçeklerini ortaya koyarken, eğitim konusunu yeterince benimsemeyen bazı aileleri de ikna ederek, onların çocuklarını da eğitmiş ve bu konudaki başarılarını ispatlamışlardır. Toplumlarda belli görevleri icra eden, ekonomistler, mühendisler, doktorlar, avukatlar, şairler, yazarlar, gazeteciler, hakimler, bilim adamları, sanatçılar, politikacılar ve daha nice meslek sahibi kişiler, hep öğretmenlerin emeği ve gayretiyle yetişmişlerdir. Öğretmenler, kişilerinin yaşamlarında ihtiyaç duyacakları bilgileri, onlara öğretmeyi, kendilerine meslek edinmiş kişilerdir... Öğretmenler, çocuklarımızı bilgi ile aydınlatan, sabır ve özveri ile çalışan, fedakar kimselerdir...Onlar toplumların gözbebekleridirler... Öğretmenin yerini, ne anne, ne de baba doldurabilmiştir. Çocuklarımız daha okul öncesi öğretmenle karşı karşıya gelmektedirler. Bu nedenle de, sağlıklı, bilgili, kültürlü ve ahlaklı bir nesil yetiştirebilmek için, öncelikle öğretmenlerin çok iyi yetiştirilmeleri ve donanımlı olmaları gerekmektedir... Öğretmen Okulu’ndan mezun olmuş bazı öğretmenlerin davranışlarını gördüğümde, hem üzülüyor, hem de derinden etkileniyorum. Çünkü hallerinden belli ki, ya eğitimi eksik  veya bazı kuralları öğrenememişler.
Alıntı : Cafer Hasan, batitrakya.org

Önce Kendinizi Sevin  sonra da Sevdiklerinizin ve sahip olduklarınızın değerini bilin ki, Mutluluğunuz daim olsun...
En iyi dileklerimle. Esen kalın... 
Unutmayın ki, sizin beğenmediğiniz yaşantınız, bir başkasının hayali olabilir...


Sene 2002…

pinterest öğretmen resimleri ile ilgili görsel sonucuGünün adı 24 Kasım olunca en cici elbiselerimi giyip okula gittim.
Heyecanla çocukları bekliyordum.

Gelmeye başladılar.
Veliler çocukları ile birlikte sınıfın kapısına kadar geliyor, hediyeyi çocuğu verirken görmek ve duyguma eşlik etmek istiyordu.
Velilerin isteğine ve zamanına göre bazılarını hemen orada açıyor bazılarını sonra açmak üzere kaldırıyordum.
Çocuklar orada açmamı istiyordu çünkü hediyeyi genellikle anneleri onlarsız onlar adına almış oluyordu.
Yani çocuk da en az benim kadar merak ediyordu paketin içinden ne çıkacak diye.
Sınıfta eğitime başlamak ne mümkün.
Velilerim beni seviyor (!) ve hiçbiri boş (!) geçmiyordu.
Dolayısıyla hep kapıda hediye ve çiçek kabulündeydim.
Nihayet tüm çocukların okula girişi tamamlandı.

İlgili resimMutluluktan ayaklarım yerden kesik biçimde sınıfa döndüm.
Hızlıca gözlerimle sınıfı taradığımda Zeynep’in bir kenarda içini çeke çeke ağladığını fark ettim.
Yanına gittim.
Hıçkırmaktan oldukça zor konuşarak,
“Öğretmenim çok özür dilerim, ben sana hediye alamadım” dedi.
‘Sarıl’ dedim Zeynep’e.
‘Kocaman sarıl. Gözlerimin içine bak ve öğretmenim günün kutlu olsun de.’
Sarıldık sımsıcak Zeynep’le, ikimizde ağlıyorduk.
Aradan geçen yıllara rağmen her anlattığımda, aklıma düştüğünde burnumun direği sızlıyor ve boğazımdaki yumruk daha da büyüyor.
Mesleğimin onuncu yılında Zeynep öğretmişti bana en temel ilkelerden birini.

Onca yıl fark etmeden kaç çocukta nasıl izler bıraktım bilmiyorum.
Düşündükçe içim acıyor.
Böylesi bir durumda ilk refleks küçük bir hediye almayı düşünemedikleri için ailesini sorumlu tutmak olabilir.
Aileler hediye almakla zorunlu tutulabilir mi?
Zorunlu değilse sorumlu da değil.
Ya da hediye kabulünü şova dönüşmesine izin verdiğim için “öğretmen” olarak kıyasıya eleştirilebilirim.

Hayatımın en öğretici derslerinden birini aldığım için o gün bugündür asla böyle bir şey yaşamadım ve yaşatmadım.
Ancak bunların hiç biri Zeynep’in gözyaşlarını ve yaşadıklarını telafi etmez.
Elbette hediye almak ya da vermek her insanı mutlu eden güzel bir davranış.
Ancak tüketim canavarının bize dayattığı önü arkası kesilmeyen özel günler “öğretmenler günü, anneler günü, babalar günü, sevgililer günü, kadınlar günü, doğum günü, evlilik yıldönümü…” bu naif ve güzel davranışın içini boşalttı.
Hangi rolden olursa olsun değerimizi maddiyatla ölçmemize, sunumunun ne kadar sürprizli olmasına endeksledi.
İçten gelmesi, samimi olması, gönüllülükle alınmasını yerle yeksan etti.
Kültürel dayatmaya kendimizi kaptırıp melekelerimizi kaybederek, bizler de dayatan olarak meselenin öznesi olduk.
Ne kadardır bir öğretmenin değeri?
Neyle ölçülür?
Bir altın kolye? Pahalı bir saat? Markalı bir kravat/şal? 
Çoktan başlamıştır veli whatsapp gruplarında toplanacak para miktarı, alınacak hediyenin ne olduğuna dair yazışmalar.
Tamda vakti gereği bunları düşünürken sosyal medyada velilerin üye olduğu gruplar gözüme takıldı.
“Öğretmenin kolay kolay beğenmediğinden tutunda, istemediği halde çocuğu dışlanmasın diye katılanlar, toplanacak parayı sınıf annesine değil de öğretmenin eline tutuşturduğu için hayıflananlar, geçen yıl yüz toplamıştık bu sene yüzelli toplarız ancak bir altın kolye alırızlar”
gibi çerlem çeşit görüşler vardı.
İşini hakkıyla ve severek yapan her meslektaşımın bu yazışmalardan rahatsız olacağına, “öğretmenler günü kutlama” algısının böyle olmasından üzüntü duyacağına eminim.
Bir öğretmen için en güzel hediye öğrencilerinin, velilerinin onun değerli olduğunu hissettirmesidir.
Özel okul, devlet okulu fark etmez.
Yıl boyunca koruyucu ebeveyn tutumundan kaynaklı öğretmenden beklentileri ve eleştirileri ile değersiz hissettirerek yüklediği yüklerin yanı sıra ağır pahalı hediye alarak öğretmenin omuzlarına bıraktığı yük taşınacak gibi değildir.
Bir de buna gruptan ayrı düşmemek için zorunluluktan gönülsüz katılan velilerin yükünü ekleyince durum acılığından yenmez.
Durup bir dakika düşünelim…
Öğretmenlik mesleğini, öğretmenlerimizi, öğretenlerimizi…
Değer verdiğimiz öğretmenlerimize bunu ifade etme yollarını…
Yaşamda bizlere en küçük şeyi öğreten tüm insanları öğretmenimiz bilip, şükranlarımızı sunma fırsatını kaçırmayalım.

Hem de pahalı hediyelerle değil:

Sımsıkı kucaklayarak, gözlerinin içine bakarak, içten gelen teşekkürlerle…
Tüm öğretmenlerimin, öğretenlerin ve bunu fark ettirdiği için Zeynep’in günü şimdiden kutlu olsun…
Özlem  Öznur Gökbulut

Alıntı :  ailevecocuk.net

Yukarıdaki  yazımızla ilgili velilerden gelen yorumlardan bir kaç örnek verelim...


Sevim Tabak
20 senelik meslek hayatım da öğrencilerimden ,asla hediye istemedim, elimi öpmeniz beni daha mutlu eder dedim ve asla hiç bir hediyeyi kabul etmedim, içim çok rahat ,müsterihim.


Melahat Bogenç ·

Hediye kabul eden öğretmenler tabiki kendini eleştirmeli hem de objektif olarak. Çünkü bir çocuğun kalbinde açılan yara ömür boyu kapanmaz.


Sibel Sen
Ülke' nin tum öğretmenlerinden rica ediyorum Bu günde hediye almayı yasaklayın. Gülün eğlenin .Etkinlikler yapın ama lütfen hediye olayı kalksın Saygılar

https://www.facebook.com/AiledeMutluluk/videos/1697289163901881/

                                                            
 
 

55 Bin görüntüleme21 Mart

Günün Sözü:
" Bir topluluk ulus olabilmek için mutlaka eğiticilere, öğretmenlere muhtaçtır Onlardır ki, toplumun gerçek bir ulus haline getirirler." Mustafa Kemal ATATÜRK

İbrahim Birol,  http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
23 Kasım 2017, Antalya